SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Bandırma Şehir | Yaşadığınız Şehirden Haberiniz Olsun

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:
Anasayfa » Gündem » Prof. Dr. Atan: Barış ve esenlik ayı Ramazan geldi

Prof. Dr. Atan: Barış ve esenlik ayı Ramazan geldi

Yayınlanma:
Prof. Dr. Atan: Barış ve esenlik ayı Ramazan geldi

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Hikmet Atan Şehir Gazetesine yazdığı köşe yazısında ramazan, kan ve gözyaşının eksik olmadığı, insanın yaradılış gayesinin dışına çıkarak şairin “canavardan beter” vasfına layık bir ölüm makinesi halini aldığı içinde yaşadığımız dünyamıza barış ve esenlik taşımak üzere geldi. O, insanı sarsıp kendine getirecek, bu suretle kulluğunu fark ettirecek, ardından etrafını iyilik ve güzellikle çevreleyecek şekilde bizi değiştirmek ve dönüştürmek üzere geldi. Hız ve hazzın egemen olduğu dünyamızda hayatı yavaşlatarak kendimizi buldurmak suretiyle bizi boş şehvet ve iştahların esiri olmaktan kurtarıp gerçek özgürlüğe kavuşturmak üzere geldi dedi..

Ramazan ayı bize oruç, mukabele, teravih namazı, sadaka verme, iftar ettirme gibi bir dizi ibadet yumağıyla geldiğini belirten Prof. Dr. Atan “Sevgili Peygamber Efendimiz bu ibadetlerin faziletini pek çok hadis-i şerifinde dile getirmiş ve bizzat uygulamak suretiyle bizlere örnek olmuştur. Bu ibadetleri hakkıyla yerine getiren bir kimsenin ulaşacağı ahlâkî seviye, Ramazan ayından beklenen fayda olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim oruç tutmanın bir sabır talimi ve irade terbiyesi olduğunu şu hadis ne güzel ifade etmektedir: “Oruç (kötülüklere karşı) bir kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: «Ben oruçluyum! Ben oruçluyum!» desin.” (Buhârî-Müslim) Yine orucun İslâm’da hedeflenen ahlâkî faydayı teminde önemli rolüne şu hadis-i şerif işaret etmektedir: “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına (yani oruç tutmasına) kıymet vermez.”(Buhârî, EbûDâvûd)

Oruç, ibadetler içerisinde sürekliliği en fazla olandır. Mesela bir kimse namaz kılarken tekbir ile selam arasında dört-beş dakika ibadet halinde iken, oruçta bueylem sahur ve iftar arasında cereyan etmektedir ki günümüzde bu süre on iki saattir. Hele uzun yaz günlerinde on sekiz saate kadar çıktığı da vakidir. İşte oruçlu bu kadar müddet içerisinde sürekli ibadet halindedir. Dolayısıyla orucun tesiri oldukça fazladır. Bu yüzden oruç tutan bu ibadet halini, yanlış şeylerden kaçınıp hep güzel şeyler yapmak suretiyle muhafaza etmelidir.

Dinî hayat bir heyecan işidir. İbadetler heyecanla yapılırsa daha etkili ve yararlı olur. Ramazan’ın şu ilk günlerinde teravih namazlarında dolup taşan camilerimizi gördükçe o heyecanın zirve noktada nasıl yaşandığına yakından şahit oluyor ve büyük mutluluk duyuyoruz. Dolayısıyla Ramazan heyecanına hep birlikte ortak olalım ve onu; sahuruyla, iftarıyla, teravih namazıyla, fakir fukaraya yardım etmekle gönülden yaşayalım ki ondan azami derecede istifade etmiş olalım.

Bu şuurla geçirilen bir Ramazan’ın şu yorgun dünyamıza barış ve esenlik getireceğine hiç şüphe yoktur. Yeter ki onu her zamankinden daha iyi karşılayıp yaşayabilelim. Diyen ne güzel demiş! “Herkes Ramazan’da bir bina yapmaktadır. Kimi bir kulübe yapar, kimi bir ev, kimi bir villa, kimi bir konak, kimi de bir saray yapar. Kimi de bir çadır kurar ve güçlü rüzgârlarla savrulur gider. Kimi de hiçbir şey yapmaz. Her zamanki gibi açıkta kalır.” Biz de bu Ramazan ayında öyle bir bina yapalım ki sadece 2 milyarlık İslâm âlemini barındırmakla kalmasın, 8 milyarlık tüm insanlık âlemini de huzur ve mutlulukla içine alsın. Ne güzel olur. ” Dedi.

 

 

İlgili Haberler