Marmara OSB ve Bandırma OSB derken, acımasız sanayileşmenin getirdiği çarpık kentleşmeyle büyük bir göç alan Bandırma, bu göç dalgasıyla her geçen gün yaşanması zor bir şehir haline geliyor. Bandırma’nın şimdiki durumu içler acısı. Belki de Türkiye’de en fazla araca sahip ilçelerden biri olan Bandırma’nın trafik çilesi, her geçen gün büyüyen bir sorun haline geliyor. Şehrin her yeri, mahalleler, sokaklar, caddeler ve kaldırımlar araçların işgali altında.
Bir de pandemi sonrası sayıları hızla artan motosikletleri eklersek, neredeyse yayalara yaşam hakkı kalmamış gibi görünüyor. Kentin en işlek caddesi olan İnönü Caddesi’nde ciddi problemler yaşanıyor; kaldırımlar vatandaşlara dar geliyor. İki bankanın ve Kaşif Acar Caddesi ile Sevgi Yolu’nun kesiştiği bölgelerdeki sinyalizasyonlar ise trafik akışına çözüm olamıyor. Sanayi bölgesi, Ordu Caddesi ve Ticaret Odası yönlerinden şehir merkezine araçla girmek istiyorsanız, oldukça sabırlı olmanız gerekiyor. Bu nedenle kent yönetiminin şehirdeki otopark sorununa kesin çözüm bulması şart.
Sahildeki Bandırmaspor’un işlettiği otoparklar ile PTT karşısındaki Balpark tarafından işletilen otoparklar, artan araç sayısı nedeniyle ihtiyaca cevap veremez durumdalar. Sorunun temelinde, Bandırma’nın “özgürlükler kenti” olması nedeniyle şehirde yaşayanların fazla özgür ve sorumsuz davranması yatıyor gibi görünüyor. İnönü Caddesi’ndeki ışıklı bölgelerdeki karşıdan karşıya geçişlerde yaşanan ihlaller ise adeta evlere şenlik. Ne yayaların ne de taşıtların yeşil ya da kırmızı ışıkları beklemeye sabırları var. Bu hataları yapanları uyaran duyarlı vatandaşlar ise maalesef her türlü hakarete maruz kalıyor.
Kısaca şehirde herkes caddeleri ve kaldırımları istediği gibi kullanıyor; kimsenin kimseye saygısı kalmamış. Bir diğer sorun ise motosikletli kuryeler. Servis yetiştirme telaşıyla son sürat caddeleri değil, halkın yürüyüş alanlarını kullanıyorlar.
Konu özgürlüklerden açılmışken, sahil bandından da bahsetmek gerekiyor. Bandırma’da yaşayanların genelde güzel havalarda nefes aldığı, çoluk çocuk dolaştığı bu bölge, bazı kendini bilmez insanlar tarafından pislikten geçilmiyor. Hanımlar ve beyler, süslü püslü köpeklerini gezdiriyorlar, ancak hayvanlarının pisliğini bir naylon torbaya alıp çöpe atma nezaketini göstermiyorlar. İnanın, bizim belediyenin (halkın) küpeli köpekleri daha centilmen ve saygılı; en azından her yeri kirletmiyorlar ve ihtiyaçlarını giderecek yerleri biliyorlar.
Tabii başka bir önemli konu da güzel havalarda kayalıklarda, banklarda ya da çimlerin üzerinde bir şeyler yiyip içen, çekirdek çıtlayıp çöplerini yerlere atanlarla ilgili. Vatandaşın yürüyüş alanında insanların suratına bakarak birasını içenleri görünce, bu nasıl bir özgürlük anlayışıdır diye düşünmeden edemiyor insan. Gündüz vakti sahil bandının en yoğun olduğu saatlerde şişelerinizi almışsınız, müzik çalarınızın sesini açmışsınız, keyif yapıyorsunuz. Kimse size bir şey demiyor; fakat en azından o şişeleri parkelerin üzerine değil, bir poşete koyup çöp konteynerine atamaz mısınız? Ya yiyip içip ağızlarını sildikleri peçeteleri, kola ve kahve kutularını, çekirdek kabuklarını oturdukları çimlerin ya da bankaların üzerine bırakanlara ne demeli?
Söylenecek pek bir şey kalmadı. Bandırma’nın tertemiz havasıyla masmavi denizi, güzelim doğası, bu acımasız göç dalgasıyla yozlaşıyor. Yaşadığımız şehir elimizden kayıp gidiyor. Farkında mısınız?
Serhat Ozar
GÜNDEM
11 Ocak 2025GÜNDEM
11 Ocak 2025GENEL
11 Ocak 2025GÜNDEM
11 Ocak 2025GÜNDEM
11 Ocak 2025GÜNDEM
11 Ocak 2025GENEL
11 Ocak 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.