MÜFTÜ PEHLİVAN İSLAM DİNİNİN ORGAN NAKLİNE BAKIŞINI ANLATTI

ORGAN NAKLİNİN İSLÂMDAKİ YERİ İlçe Müftüsü Abdülhamit Pehlivan 3-9 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen Organ Bağışı Haftası dolayısıyla organ naklinin İslam’daki yeri hakkında Şehir Gazetesine açıklamalarda bulundu. Dinin aslı Allah’ın gönderdiği vahiy, yani Kur’ânı Kerîm’dir. Bu vahiy, öncelikle Hz. Peygamber’in onu canlı olarak yaşaması demek olan “Sünnet” modeli üzerinden anlaşılabilmektedir diyen İlçe Müftüsü Abdülhamit Pehlivan “ Hz. Peygamber’in uygulamalarında olmayan meselelerin vuzuha kavuşturulması ise âlimlerin verdiği hükümler ve içtihatlar sayesinde gerçekleştirilir. En önemli içtihat şekli kıyastır. Maslahat ise dinin asıl gayesi olan beş temel esasın korunmasından ibarettir ki bunlar; yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, neslin korunması, aklın korunması ve dinin korunmasıdır. Hükümler bu beş temel esası oluşturmak, korumak ya da bunlara gelecek zararı önlemek için konmuştur. Bu deliller sıralamasına bakıldığında organ nakli konusunda kıyasla da olsa kesin bir hükme varabileceğimiz açık ve doğrudan dinî delillerin bulunmadığını şahit olunmaktadır. O hâlde dinin genel prensiplerinden ve korumayı hedeflediği temel haklardan ve maslahatlardan hareket etmek durumundadır. Bahse konu olan bu beş temel esasın hepsinin insan için söz konusu edildiği izahtan varestedir. Bu bakımda, bütün hükümler insanın değerini Allah’tan alan bir varlık olduğu düşüncesine dayanır. Bunun anlaşılmasıyla ancak, insan neden sağlıklı olmalıdır ve neden mümkünse biraz daha fazla yaşamalıdır, sorusunun cevabı anlaşılmış olabilir. Örneğin, Câsiye suresi 45/13. ayette “Yerde ve gökte olan her şey insanın emrine verilmiş, insan için yaratılmıştır.” buyrulmaktadır. Bunun karşılığında ondan istenen şey, Allah’ı tanıması ve O’na kulluk etmesi ve dünyayı buna göre imar etmesidir. Bu görevini tam yapabilmesi için insanın sağlıklı olması gerekir. İnsan kendi bedeninin mutlak sahibi değildir. Bedeni ona emanettir, ona iyi bakmalı ve hasara uğratmadan onu sahibine teslim etmelidir. Bu sebepledir ki, insan kendi hayatına bile istediği zaman son veremez. İntihar ve intihar anlamındaki ötenazi haramdır. Bu açıdan, Mâide Suresi 5/32. ayetteki şu ifadeler dikkat çekicidir: “Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibi büyük günahtır. Bir insanı diriltmek/ölümünü engellemek de bütün insanları diriltmek gibi büyük sevaptır.” Öte yandan, konu hakkında 1970’li yıllardan beri İslâm dünyasında pek çok tez ve araştırma yapıldığını belirten Müftü Pehlivan “  İslâm fıkıhçıları ya da “İslam Fıkıh Konseyi” gibi kuruluşlar tartışmalı oturumlar gerçekleştirmiş ve bu konuda birtakım kararlar vermişlerdir. Kararların ortak noktası, organ naklinin bazı şartlar ve sınırlamalarla câiz görüleceğidir. Bu cevaz şu şekilde detaylandırılmıştır: -Bir insanın kendi organları arasında tedavi amaçlı nakil yapılması dinî açıdan uygundur. -Kendini yenileyen kan, doku ve ilik gibi maddelerin yine tedavi amaçlı olmak üzere bir başkasına verilmesinde İslâmî açıdan herhangi bir engel yoktur. -Bir parçası verildiğinde kalanı kısmen de olsa görevini yapabilen bir organın, bunu almadığı takdirde bu fonksiyonu bütünüyle yitirecek olan birisine verilmesi câizdir. Böbrek ve kornea nakli böyledir. Çünkü iki böbreği de iflas etmiş olan birisinin yaşaması mümkün değildir, ama bir böbreğini veren birisi tek böbrekle yaşayabilir, diğer insan da ölümden kurtulmuş olmaktadır. -Verildiği takdirde verenin ölümüne sebep olacak bir organın verilmesi ister kendi rızası ile ister başka bir yolla olsun, dini açıdan doğru değildir. Çünkü bu durum, kendi isteğiyle olması halinde intihar, başka bir yolla olması halinde ise bir cana kıymadır ki, her ikisi de haramdır. -Ölüme sebep olmasa dahi bir organın verilmesi, verilmemesinden, toplamda daha çok zarara sebep oluyorsa bu da caiz değildir. Mesela böbreği sağlıklı olmayan birisinin böbreğini vermesi buna örnek olarak gösterilebilir. -Ölenin önceden bağışlaması, ya da varislerinin veya bunların hiçbiri yoksa velayeti sebebiyle yönetimin müsaade etmesi halinde bir ölüden de organ alınabilir. Ancak burada da hayati bir zaruretin bulunmuş olması gerekir. Yani organ alacak olan bunu almadığı takdirde yaşayamayacak durumda olmalıdır. Fakat bazı âlimlerin, velinin velayetine sahip olduğu kişinin aleyhine olacak durumlarda tasarruf hakkının olmadığı hükmünden hareketle, bizzat kendi izni bulunmayan müteveffadan velisinin izniyle organ alınamayacağı kanaatinde oldukları da bilinmelidir. -Mahremiyeti ilgilendiren durumlarda, yapılabilmesi mümkünse, mesela cinsel organ ya da rahim nakli caiz görülmemiştir. Ancak diğerleri caiz ise bunu istisna etmenin ikna edici bir delili yoktur. Ya da diğerleri de caiz olmamalıdır. Bunda muhtemelen neslin muhafazası prensibi hedeflenmiş olabilir. -Nakli yapılacak organ bir protezle ya da bir başka hayvandan alınabilecek bir organla karşılanabilecekse insandan organ alınması caiz olmaz. Hayvanlardan da sadece her hâlükârda pis sayılan domuz istisna edilmiştir. -Doğrudan İslam’ın temel naslarından alınmış olmasa bile bir içtihat olarak insanın hiçbir organının parayla satılmasının caiz olamayacağı da yine ittifakla söylenmiştir.” Dedi.