Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammed Emin Kızılay, Mübarek Ramazan-ı Şerif’in gelmesiyle birlikte gönüllerimiz gibi hanelerimiz ve şehirlerimiz de şenlendi, sürur ve huzur buldu. Bu mutluluğun dünyada sürdüğü gibi ahirette de devam etmesi, Ramazan-ı Şerif’in hakkıyla edasıyla mümkündür. Zira bu mübarek ay, iftar soflarında dostlarla buluşup hoş sohbetlerin döndüğü, türlü türlü yemeklerin yenilip ziyafetlerin çekildiği bir ay değildir. Ramazan-ı Şerif ibadet ayıdır. İnsanın kendisini, hayatını gözden geçirdiği, “ben kimim ve ne yapıyorum?” diye kendini sorguladığı bir aydır. Sûfîlerin kendini bilen rabbini bilir sözü mucibince rabbini bilen kul da rabbine karşı vazifelerini, içinde bulunduğu ayın hususiyetlerini bilir dedi.
Kızılay ” İşte bu ayın hususiyetlerinden belki de en önemlisi oruçtur. Cenab-ı Mevla Kuran-ı Kerim’de oruç ile ilgili şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi sakınasınız diye size de sayılı günlerde oruç farz kılındı. İçinizden hasta veya yolcu olan başka günlerde sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlara bir yoksulun -günlük- yiyeceği kadar fidye gerekir. Kim gönüllü bir iyilik yaparsa bu kendisi için bir iyiliktir. Eğer bilirseniz orucu tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara/183) Bu ve benzeri ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler bize orucun mutlaka yerine getirilmesi gereken bir ibadet olduğunu ve ne derece önemli olduğunu hatırlatır. Yine aynı ayet ve hadisler, orucun ahkâmını yani hükümlerini de öğretir bize. Orucun en önemli şartı ise imsaktır. Günümüzde oruca başlama vaktini ifade etmek için kullanılan imsak kelimesi, müminlerin yeme, içme ve cinsî münasebetten kendilerini tutması demektir. Orucun bir diğer şartı ise niyettir. Zira Hz. Peygamber’in (s.a.v) ifadelerinden öğreniyoruz ki ameller niyetlere göredir. Yani ibadet niyeti olmaksızın kişinin yeme, içme ve cinsi münasebeti kesmesi belki bir nevi perhiz veya inziva olur. Bu sebepledir ki oruca niyet etmek gereklidir. Ramazan-ı Şerif ayında tutulan farz oruçlarda niyet öğlen namazından on dakika önceye kadar yapılabilir. Tabi bu ana kadar kişinin imsak vaktinden itibaren bir şey yiyip içmemiş ve cinsi münasebette de bulunmamış olması gerekir. Bu hüküm Hanefî mezhebi için geçerlidir. Diğer üç mezhepteki Müslüman kardeşlerimizin ise oruçlarına imsak vaktinden önce niyet etmeleri gerekmektedir.
Oruç tutan müminlerin diğer zamanlara göre daha hassas ve dikkatli olması da bu ibadetin hususiyetlerinden biridir. Müslümanların oruçlarını tehlikeye atacak ve bozulmasına sebep olacak şeylerden uzak durmaları gerekir. Örneğin ağzına ve burnuna su alıp çalkalarken, duş alırken, eş ile münasebetlerde dikkatli olmak gerekir. Bu sebeple oruçlu iken serinlemek amacıyla duş almak, ıslak fırça ile dişleri fırçalamak, gıybet, dedikodu yapmak, vücudu zayıf düşürecekse kan aldırmak, kalem, kağıt gibi şeyleri ağza almak mekruhtur ve orucun sevabını azaltır.
Oruç için şart olmamakla birlikte sevabını artıracak, Allah’a daha fazla yaklaşmaya vesile olacak hususlar da vardır. Bunları Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve uygulamalarında bulmak mümkündür. Bu kapsamda mümkün mertebe bir bardak su ile dahi olsa sahur yapmak, iftarı vakit girer girmez yapmak, iftar öncesi dua edip orucu su veya hurma ile açmak, normal zamanda yapılan nafile ibadetleri Ramazan-ı Şerif ayında artırmak zikredilebilir. Unutulmamalıdır ki bu ayda yapılan her amel, diğer aylarda yapılanlara göre kat ve kat fazla değerlendirilir, günah da sevap da. Özellikle teravih namazı gibi büyük fırsatlar kesinlikle kaçırılmamalı ve bu ayın feyzinden ve bereketinden ziyadesiyle istifade etmeye gayret edilmeli… Hayırlı Ramazanlar.” Dedi.