Mısır Firavunları döneminde firavunlar tanrı, tebaası ise kuldu!
Karanlık ve cahiliye etkisiyle halk, firavunlara o kadar biat eder ve severdi ki onları mumyalayıp som altın tabutlarda muhafaza ederdi. (Mısır piramitleri firavunların mezar anıtlarıdır.)
Günümüzde hâlâ karanlık çağın egemenliğinin vermiş olduğu etkinin karşılığı olan yüz on kilogramlık som altın tabutlarının içinde mumyalanmış cesetleri ziyaret edilmektedir.
İnsanlık tarihi boyunca gerek erkek egemenliği gerek kabile ve soy egemenliği hep ön planda tutulmuş ve insanlar kendi çıkar ve üstünlükleri doğrultusunda yönetilmişlerdir.
Batı toplumlarında tek eşlilik benimsenmiş ve eşler aynı şartlarda ve aynı haklara haiz olmuş bu ölçüde eşler erkeklerin yoldaşı, sırdaşı ve yönetim paydaşları olmuşlardır.
Bu anlayışın ilk uygulayıcıları ise Çin ve orta Asya’da hüküm sürmüş Türk boylarıdır.
Moğol imparatoru Cengiz Han, ordusuna seslenir:
“Han’ınız kimdir”
Tüm ahali hep bir ağızdan:
“Han’ımız sizsiniz” der
Cengiz Han da yanına eşini alır ve: “Benim de han’ım işte budur!” der.
Burda eş’in ve kadın’ın ne ölçüde önemsendiğini anlıyoruz.
Gelelim Asya, Ortadoğu ve kısmî Afrika toplumlarına !
Dört Kadın ile evlenmenin önemsendiği yetmedi sayısız cariyenin yasallaştırıldığı, kadının söz hakkının gasp edildiği, erkek egemenliğinin beyhude kullanıldığı anlayışın ne kadar çeliştiği noktaya !
Gerçek İslamiyette cennet anaların ayağı altındadır anlayışı ile,kadınların ne kadar önemsendiği noktaya,birde dini kendi emelleri doğrultusunda dizayn ederek saltanat ve şatafatla yaşayanların yaşantısına !
Bazı kaynaklarda :
Yıldızname’de görülen alametlere göre o dönem doğacak erkek çocuklardan birinin Nemrut’un tahtını tacını yıkacağı bilgisi verilir.
Önlem olarak Nemrut o yıl doğacak tüm erkek çocuklarının boynunun vurulmasını emir verir.
Annesi ibrahimi gizlice doğurup büyüttüğü mağarada şöyle bir soru ile karşılaşır:
“Anne benim tanrım kim?”
Annesi’nin cevabı ise şöyledir:
“senin tanrın benim çünkü seni ben doğurdum ve büyüttüm.”
“Peki senin tanrın kim?” diye ikinci bir soruya karşılık:
“benim tanrım Azer’dir yani babandır”diye cevap verir.
Burdaki ince felsefik mesajı anlatmaya çalıştım.
Şunu anlatmaya çalışıyorum!
İnsanlık tarihi boyunca din ve siyasi liderler ilahlaştırıldıkça karanlık çağ hüküm sürmüştür.
Temel ahlak,insan hakları ve birlikte yaşam kültürü benimsendikçe asrı saadet hüküm sürmüştür.
Ne Mısır firavunları ne eski Yunan tanrıçaları ne kız çocuklarının diri diri gömüldüğü anlayış ne Alamut kalesindeki Hassan Sabbah ne de Ortadoğu Nemrut’ları ilahtır!
Kurtuluş :
Kul ile Allah arasında komisyonculuk yapan sözde din deyyuslarının çekilmesiyle hidayet bulacaktır.
Unutmayalım!
Hanefi mezhebinin kurucusu Ebû Hanîfe ‘yi (İmam-ı azam),Rızkımı veren hüdadır kula minnet eylemem diyen Nesimi’yi, Ömer Hayyam’ı, Halife (Ömer, Ali ve Osman)’ı, İmam Hüseyin’i ve eski Yunan filozofu Sokrates’i yargısız infaz edenler bu karanlık çağların sözde din ve siyaset aktörleridir.
Son söz !
Merhum Necmettin Erbakan’dan bir alıntı ile noktalayalım.
Laiklik Müslümanlıkla birdir ve beraberdir.
Müslümanlığın bizzat kendisi laikliktir.
Yargısız infazların olmadığı, çocuk ve insan haklarının ihlal edilmediği, hak, hukuk ve kul hakkının gözlendiği bir anlayış ve sürecin hakim olduğu yarınlara dileklerimle…
Sevgi saygı ve muhabbetler.
Derbo SAĞIR
GÜNDEM
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024GENEL
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024GENEL
19 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.