HELAL ETMEM!
Geçmişte, Anadolu da bir deveci varmış. Devesi ile ücret karşılığı şellek (yük) çekermiş. Bulunduğu ortamın dağlık coğrafi şartların da, soğuk demeden, sıcak demeden, uzak yakın demeden, ağır hafif demeden, her yükü devesine yükleyen deveci, gün gelir yaşlanmış, ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Evinde ölüm döşeğinde artık son günlerini yaşamaktadır. Ölümün kaçınılmaz olduğunu bilen deveci, bütün eş, dost ve tanıdıklarını çağırtır helallik ister. En sonunda ise, ailesinden bir istekte daha bulunur. Bana emektar devemi de getirin, onunla da helalleşeyim. Malum 20-25 yıllık emektarım idi. Her ne kadar konuşamasa da, birbirimizi anlarız. Çünkü iyi günde kötü günde her kahrımı çeken devemdir der. Ailesi, gözü arkada kalmaması için, mecburen, yaşlı ve emektar deveyi getirir. Devesi ile helâlleşmek isteyen deveci devesine "Ey emektar devem! Bana Hakkını helal et! Çünkü gün geldi, seni aç bıraktım, susuz bıraktım, en zor şartlarda en ağır yükü sana taşıtmakta tereddüt etmedim. Bana Hakkını helal et" der. Deve dile gelir, sahibi olan deveciye der ki! Gün geldi, beni aç bıraktın yine de hakkım helal, susuz bıraktın hakkım helal, dövdün hakkım helal, sövdün hakkım helal, en ağır yükü taşıttın hakkım helal, kışın soğukta bıraktın hakkım helal, yazın güneş altında beklettin hakkım helal olsun. Yani bunların hepsini sana helal ediyorum. Yalnız bir hakkımı sana helal etmiyorum der. O da benim yularımı eşeğin kuyruğuna bağladın! Ben ki, cüsseli bir deve olarak, etimden, sütümden ve gücümden insanlara daha faydalı olduğuma inanıyordum. Oysaki sen beni hep eşeğin peşinde yürüttün bu hakkımı sana helal etmiyorum der.
Lütfen eşek severler alınmasın, Ben sadece devenin düştüğü duruma dikkat çekmek istedim.
Selam sevgi ve Saygılarımla
Derbo SAĞIR