BOK YİYEN BÜLBÜL!
Günün birinde saf ve samimi biri rüyasında ilginç bir rüya görür.
Rüyası şöyledir !
Yürüyerek uzun ve meşakkatlı bir yolculuğa çıkar,yolu bir ormanın içinden geçmekte ve ormanın içindeki gür bir ağacın üzerinde,şakıyarak insanı mest eden bir bülbülün ötüşünü görür.
O kadar etkilenir ki bir süre durur bu bülbülün ötüşünü seyreder.Bülbül ötüş hünerlerini sergiledikten sonra yere konar ve yerdeki pisliği (bok) yedikten sonra tekrar ağacın üzerine uçarak ötüşüne devam eder.
Bu saf ve samimi insan olayı ilginç görür ancak bu gördüklerinden bir anlam çıkartamaz ve yolculuğuna devam eder.
Bu defa yolu bir yerleşim yerinden geçmektedir.
Orda da yine garip bir olayla karşılaşır,bakar ki meydana üç büyük yemek kazanı kurulmuş ve altında çok kuvvetli bir ateşle yemek pişiriliyor,yalnız üç yemek kazanı yan yana sıralanmış,soldaki ağzına kadar dolu,sağdaki ağzına kadar dolu,ortadaki bom boş olarak ateşin üzerinde görür.
Kaynamanın etkisiyle soldakinin yemekleri ortadaki boş kazanı geçip sağdaki kazana düşmekte!
Yine sağdaki kazanın içindeki yemekler,ortadaki kazana bir damla düşmeden soldaki kazana düşmekte,bu iştede bir hikmet var deyip yoluna devam eder.
Belli bir süre yoluna devam ederken,yolun kenarında hamile bir köpek görür.
Köpek yere boylu boyunca uzanmış yatmakta,ancak karnından havlama seslerini duyar !
Şaşırarak dikkatlice seyredince,havlama sesinin hamile olan ve henüz doğmamış köpek yavrularından geldiğini görünce merakı büsbütün artar ve rüyasında gördüğü garip ve ilginçliklerle dolu rüyasını bir yorumcuya bir gönül adamına yorumlatmak ister.!
Bu saf ve samimi insan görmüş olduğu rüyasının tüm evrelerini harfiyen karşısındaki gönül adamına anlattıktan sonra yorumun sonucunu dinlemeye koyulur.
Gönül adamı rüyayı öyle bir yorumlar ki,adeta günümüzü işaret eder !
Bak evlat der!
Görmüş olduğun bok yiyen bülbül ahır zaman daki sözde alimlerdir.
Cami cemaatinde,kamera karşısında ve sosyal medya önünde mest eden bir eda ile toplumu kendine hayran bırakır,ondan sonra da haram,hile,kul hakkı,taciz,haciz,takkiyele aldatarak cebini ve midesini doldurmaya çalışır,işte Allah bizleri onlardan eylemesin der !
Veli ve gönül adamı ikinci evreyi yorumlamaya başlar.
Bak gördüğün o üç kazan ise toplumun ihtiyaç ve beklentilerini karşılamakla yükümlü idareci,yönetici,din kisvesi adı altındaki zatlar,istihdamdan sorumlu iş dünyası,denetimlerden sorumlu kurum kuruluş oda,vakıf,dernekler,sosyal medya önünde atıp tutan sözde fenomenlerdir.
Bunlar elindeki imkanları kendilerine,kendi yakınlarına,kendi yandaşlarına veya siyasi sosyal terfileri doğrultusunda kullananlardır.
Yanı başlarında aç açıkta bekleyen asıl muhtaç ve ihtiyaç sahiplerine zırnık vermezler sadece veriyorlarmış gibi yaparlar,Allah bunlardan da bizleri korusun.
Sıra rüyanın son evresine gelmiştir!
Bak o gördüğün ve kendisinden ses çıkmayan ananın karnındaki henüz doğmadan,rüştünü ispat etmeden,sıra kendisine gelmeden,bilgi birikimi ve yetenekleri olmadan havlayan köpek yavruları ise,ahır zamanda okumamış ama çok bilmiş,her konu ve olaya salça olmuş,mangalda kül bırakmayan cahil zümredir.
Dinle alakaları yoktur.Ancak gerçek ilim ve bilim insanlarına pabuç bırakmazlar.
Halkı birbirine kırdırır kutuplaşmada sınırları yoktur,haktan hukuktan,adaletten ve birlik bütünlükten söz ederler.
Konuya hakim,yetkili ve yetenekliler durur iken,cahil halleri ile filozof kesilirler.
Onların görüş ve ahlakında isen her naneyi yesen de leke tutmazsın.
Ancak onların görüş yörüngesinde değil isen,filozof,atomu parçalayan bilim insanı,insan hakları ve adalette abu derya olsanda dinsiz mürtet,bölücü ve işe yaramazsın.
Allah ülkemizi ve halkımızı bu okumamış filozoflardan korusun.
Son söz :
Kimisi molla,kimisi derviş Allah bizlere neler neler vermiş.
Omurgasız ve ilkesiz yaratıklardan uzak olmanız dileğiyle.
Derbo SAĞIR